Askerlik Sevgisi
İslâm sevgi dinidir. Olgun ve ergin bir müslüman olabilmek için
sevmeyi, acımayı, yardım etmeyi, bağışlamayı ve hoşgörüyü mutlaka
öğrenmek gerekmektedir. Bu konu Kur’an âyetlerinde ve sevgili
Peygamberimiz’in değerli sözlerinde çok açık bir şekilde belirtilmiş
bulunuyor.
Müslüman her şeyden önce ve en çok yüce Yaradanı’nı
sever. Sonra O’nun eşsiz bir ahlâk, fazilet ve hikmet örneği olan elçisi
Hz. Muhammed’e gönül bağlar. Onların hoşnutluk ve rızasını kazanmaya
çalışır. Buyruklarını tutar, yasakladıklarından kaçınır. Bu buyruk ve
yasakların ışığı altında tüm yaratılmışlara, müslüman olsun, gayrimüslim
olsun, bütün insanlara karşı iyi niyet besler, onlara iyilik yapmaya,
faydalı olmaya çalışır. Yunus Emre bu yüzden;
Yaradılanı hoş gör,
Yaradan’dan ötürü.
demiştir.
İslâm’da daha başka sevgiler de vardır: İlim sevgisi, hak ve hakikat
sevgisi, vatan sevgisi gibi... İşte dinimizin bunca insancıl buyrukları
yanında askerliği, savaşı ve cihadı da kabul edişi ise dinimizdeki hak
ve adalet kavramını, insan onurunu, kişiliğini her şeyin üstünde
tutuşundan ileri gelmektedir.
İslâm’da savaş, yeryüzünde fitne
ve fesat çıkaran bozgunculara ve mütecavizlere, insanları
özgürlüklerinden yoksun bırakmaya çalışan, onları kandırmak ve sömürmek
isteyen zalimlere karşı yapılır. Müslüman saldırgan değildir ama
özgürlüğünü, onurunu, namusunu, canını, malını ve sevgili vatanını
korumak için saldırgan düşmanla kahramanca savaşmaktan da asla kaçınmaz.
Askerlik müslümanlar için bu sebeplerden kutsal bir görevdir. Nitekim
sevgili Peygamberimiz; “İki göze cehennem ateşi değmeyecektir. Biri
Allah sevgisi ve korkusuyla ağlayan, diğeri de müslümanları korumak için
sınırlarda gözcülük yapan göz.” buyurmuş.45 Hendek savaşında bizzat
kendisi de askerî anlamda nöbetçilik yapmıştır. Dinimize göre sınırlarda
bekleyen imanlı asker, yurdun içinde onun sayesinde huzur ve sükûnetle
ibadet eden kişilerin elde ettikleri kadar sevap kazanacaktır. Bir saat
eğitim yapan imanlı asker, sabahlara kadar ibadet eden dindar kişiden
daha çok sevap alır. Hadislerden anlaşıldığına göre onların eğitim
alanları cennet bahçeleridir. Bunun gibi yüce Peygamberimiz’den, “Cennet
kılıçların gölgesindedir.” buyurduğu rivayet edilmiştir.46
Cephede düşmandan kaçmak en büyük günahlardan sayılmıştır. Hatta komutan
tayin edildiği akıncı birliğini sabahtan gönderip kendisi biraz geriye
kalan; böylece de Peygamberimiz’in arkasında o günkü Cuma namazını kılma
şeref ve sevabını kaçırmamayı düşünen Abdullah b. Revâhâ’ya sevgili
Peygamberimiz’in tutumu ne kadar önemlidir. Abdullah b. Revâhâ komutan
tayin edildiği birliği önden göndererek kendisi Peygamberimiz’in
arkasında o günkü Cuma namazını kılmanın şeref ve sevabını kaçırmak
istemiyordu. Peygamberimiz ona şöyle cevap verdi: “Yeryüzünün bütün
varlığını Allah yolunda harcasan bile, o önden gönderdiğin
arkadaşlarının kazandıkları sevaba ulaşamazsın.”47
İslâm’a göre
mücahidi iki iyilikten biri beklemektedir. Ya sağ kalır, şerefli bir
gazi olarak geri döner ya da ölür şehit olur ki bu bir müslüman için
şereflerin en büyüğüdür. Kahraman Hz. Ali’nin annesi, Hz. Hasan ve Hz.
Hüseyin’in sevgili ninesi Hz. Fatıma binti Esed çocuklarına elbise
diktiğinde “Yeni yeni giy, güzel güzel yaşa, şehit olarak öl oğulcuğum.”
diye dua edermiş. Seneler sonra, oğlu Cafer bir savaşta şehit oldu. O
bunu duyunca yedi kere secde etmiş ve “Ben Resûlullah’tan işitmiştim:
Bir şehit, akrabasından yetmiş kişiye şefaat edecek kıyamet günü oğlum
da bana elbette şefaatçi olur.” buyurmuştu.
Kur’ân-ı Kerîm’in Âl-i İmrân sûresi 169-170. âyetleri, şehitler hakkında şunları söyler:
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölmüş sanmayın. Aksine onlar diri
olup Rablerinin yanında ikram olunmaktadırlar. Allah’ın kendilerine
bahşettiklerinden sevinç duymakta ve arkada kalıp kendilerine
katılamamış olanlara korkulacak, üzülecek bir şey olmadığını müjdelemek;
Allah’ın nimet ve ikramlarını ve inançlıların mükâfâtlardan yoksun
bırakılmayacağını müjdelemek istemektedirler.”
Atalarımız bu
müjdelerden dolayı ölümden korkmamış, düşmandan kaçmamış bu heybet ve
metaneti sayesinde de zaferden zafere koşmuştur.
Askerlik ve
kahramanlık konusunda bu kadar değerli ve güçlü hükümlere sahip bulunan
eşsiz dinimiz ile asırlar boyu özgür ve mert yaşamış adil, haksever ve
kahraman milletimizin nitelikleri birbiriyle ne kadar güzel uyuşmakta,
birbirine ne kadar çok yaraşmaktadır.
Tanrım! Sen bizleri bu
olumlu, yararlı ve temiz inançlardan ayırma. Güçlükler karşısında
karamsarlığa, yılgınlığa ve uyuşukluğa düşürme. Din ve vatan uğruna
çarpışan gazilere, hayatını feda eden şehitlere rahmet eyle, sağ
olanlarımıza esenlikler, mutlu ve aydın yarınlar lütfet.
Mahmut Esad Coşan R.A.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder