Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi 14.4.1938 tarihinde, Çanakkale’ye bağlı Ayvacık ilçesinin Ahmetçe köyünde dünyaya geldi. Babası Halil Necati Efendi, annesi Şadiye Hanım’dır. Babası ile annesi üçüncü kuşakta aynı kökte birleşmektedir. Hz. Hüseyin Efendimiz’in soyundan olan dedeleri Buhara’dan gelip Çanakkale’ye yerleşmişlerdir. Büyük dedesi Molla Abdullah Efendi, İstanbul’da ilim tahsilinde bulunmuş ve dönemin ünlü meşâyihinden Gümüşhâneli Ahmed Ziyâüddin Efendi’nin yakın bağlıları arasına girmiştir. Dedesi Molla Mehmed Efendi ise Fatih medreselerinde okuyup icazet aldıktan sonra, Birinci Cihan Harbi’ne iştirak etmiş ve bu savaşta şehit düşmüştür.
Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi’nin babası Hâfız Halil Necati Efendi 1942 yılında çocuklarının tahsili için İstanbul’a göç etti. Es’ad Coşan Hocaefendi ilk öğrenimini Eminönü Vezneciler İlkokulu’nda, 1950 yılında tamamladı. Bu arada babası vasıtasıyla dönemin âlim ve âriflerinden Serezli Hasib ve Abdülaziz Bekkine Efendilerle tanıştı. Sohbet meclislerine devam etti.
Vefa Lisesi orta kısmından 1953, aynı okulun lise kısmı Fen
Kolu’ndan ise 1956 yılında mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Arap-Fars Filolojisi bölümünü 1960 yılında bitirdi. Arap Dili ve Edebiyatı,
Fars Dili ve Edebiyatı, Ortaçağ Tarihi ve Türk-İslâm Sanatı sertifikaları aldı.
Fakülte son sınıfta iken Mehmed Zâhid (Kotku) Efendi’nin küçük kızı Muhterem
Hanımefendi ile evlendi.
Fakülte’den mezuniyetini müteakip girdiği imtihanı başarı ile
vererek Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Klasik-Dînî Türkçe Metinler
Kürsüsü asistanlığını kazandı ve bu suretle de üniversiteye intisap etti. Fakülte yayın komisyonunda iki yıl sekreterlik yapan Es’ad Coşan
Hocaefendi, 1965 yılında XV. Yüzyıl Şairlerinden Hatiboğlu Muhammed ve Eserleri
adlı çalışmasıyla “İlâhiyat Doktoru” ünvanını aldı. İlâhiyat Fakültesi öğretim
üyeliği yanısıra 1967-68 yıllarında Ankara Yükseliş Mühendislik ve Mimarlık
Özel Yüksek Okulu’nda “Türkçe ve Hümaniter Bilgiler” dersi verdi.
Es’ad Coşan hocaefendi 1972 yılında Hacı Bektaş Velî ve Makâlât
adlı tezi ile doçent ünvanını aldı. 1971-1972 yıllarında yedek subay olarak
askerlik hizmetini yaptı. 1973 yılında aynı fakültesin Türk-İslâm Edebiyatı
Kürsüsü öğretim üyeliğine, bir yıl sonra da aynı kürsünün başkanlığına atandı.
Emekli olduğu 1987 yılına kadar adı geçen kürsünün Anabilim dalı başkanlığını
yürüttü.
1977-1980 yılları arasında Sakarya Devlet Mimarlık ve Mühendislik
Akademis’nde Türk Dili ve Hümaniter Bilgiler dersleri verdi. Matbaacı İbrâhim-i Müteferrika ve Risâle-i İslâmiyye adlı takdim
teziyle 1982 yılında Profesör unvanını aldı.
Üniversiteye intisap etmesinden emekliliğine kadar geçen süre
içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı ve Devlet Planlama Teşkilatı bünyesinde
kurulan çeşitli komisyonlarda üye olarak çalıştı. Aynı zamanda Almanya,
Avusturya, Irak, İran, Libya, Ürdün, Suudi Arabistan ve İran gibi ülkelerde
uluslararası toplantı ve konferanslara katıldı, araştırma ve incelemelerde
bulundu. Mensubu bulunduğu fakültede Türk-İslâm Edebiyatı, Osmanlıca,
Türkçe-Kompozisyon, Farsça ve Arapça derslerini okuttu. Yedi adet doktora ve
çok sayıda lisans tezi yönetti.
Mahmud Es’ad Coşan hocaefendi başarılı ve verimli bir öğretim
üyeliği hayatı sürdürmekte iken irşad faaliyetleri ile sosyal ve kültürel
çalışmalara daha fazla zaman ayırabilmek amacıyla 1987 yılında kendi isteğiyle
emekliye ayrıldı. Bundan sonra Hocası ve kayınpederi Mehmed Zahid Efendi’den
aldığı tebliğ ve irşad görevini daha aktif yerine getirebilmek için
faaliyetlere başladı. Seleflerinin başlattığı hadis derslerini Türkiye’nin bir
çok ilinde yapmak suretiyle yaygınlaştırdı. Yaygın ve örgün eğitim, kültür,
yardımlaşma, sanat ve yayın alanlarında hizmet üretmeleri için dostlarını
teşvik etti. Bu alanlarda bir çok çalışmanın başlamasına önayak oldu. Çok
sayıda kitap ve makale kaleme aldı.
Sohbetlerine gösterilen ilgiden dolayı hizmet sınırlarını
genişletti ve bu gaye ile dünyanın bir çok ülkesine seyahatlerde bulundu.
Avrupa, ABD, Orta Asya ve Avustralya’ya defalarca giderek eğitim proğramlarına
katıldı.
Doğup büyüdüğü vatanından yirmi bin kilometre uzakta bulunan
Avustralya’da, bir cami açılışı için yaptığı bir seyahat esnasında elim bir
trafik kazası neticesinde Hakk’a yürüdü (4 Şubat 2001). Nâşı Türkiye’ye
getirildi. 9 Şubat 2001 tarihinde Fatih Camii’nde Cuma namazını müteakip
kılınan cenaze namazına, yüzbinlerce talebe ve seveni katıldı. Eyüpsultan
Mezarlığı’nın Nakşi Tarlası denilen kısmında Hakk’ın rahmetine tevdi edildi.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder